Her türlü ağacın görüntüsü beni karşı konulmaz bir şekilde çekiyor. Bu duygum şimdilik üç canlıda mevcut: En sevdiğim kedi türü olan kaplanlar, ağaçlar ve tabi ki baykuşlar. Bu üç türü gördüğümde inanılmaz derecede onlarla bütünleşme ve eriyip kaybolma hissine kapılıyorum. Onlara tapıyorum denebilir gerçekten. Varlığımın önemi onların değeri karşısında kayboluyor. Onlar ki yeryüzünün bilgeleri, güzellikleri. Onlarla bir an olsun birleşebilmek, bir dokunuş, belki de bir ısırık bile kalıcı huzura, o güzelim hiçlik duygusuna, her yeri kaplayan boşluğa bir adım atmak olabilir.
İşte Avatar filminden esinlenerek tasarladığım yaşam ağacı.
Ağacın koruduğu ruhları incilerle sembolize ettim.
Filmi izleyenler bilirler; tabiat ve atmosfer o kadar
parlak, sıradışı ve olağanüstüydü ki, büyülendim.